top of page

Modada Farkındalık: Bilinçi Seçimler İçin Bir Çağrı


Modada seçimlerimiz genelde bilinçsizdir; trendler, dürtülerve rahatlık hissi tarafından yönlendirilir. Peki, bir an durup giydiklerimizin ardındaki gerçek etkiyi sorgulasaydık? Modada farkındalık yalnızca en yeni stilleri takip etmek anlamına gelmez; her kararın ağırlığını, her dikişin ardındaki hikâyeyi ve görünenin altındaki gizli insani ve çevresel bedeli anlamayı da kapsar. Moda artık tek başına bir kendini ifade etme eylemi değil, aynı zamanda inşa etmek istediğimiz dünyanın bir yansıması.



Tüketiciler markalardan daha fazlasını talep ediyor; sürdürülebilirlik, iş gücü uygulamaları ve şeffaflık hakkında sorular soruyor. Dior gibi moda evleri, sürdürülebilirliği sembolize etmek adına, ağaçlarla çevrili çevre dostu defileler düzenleyerek bu değişime uyum sağlamaya çalışıyor. Ancakbu jestlerin altında birtakım çelişkiler yatıyor. Dior’un lüks çanta üretiminde emek sömürüsü yapıldığına ve yüksekfiyatlı ürünlerin düşük ücretle çalıştırılan işçiler tarafından üretildiğine dair haberler şu rahatsız edici soruyu gündeme getiriyor: Lüks etik olabilir mi? Dior’un Fransız lüks imparatorluğu LVMH bünyesinde yer alması şu soruyu da sormamıza neden oluyor: Başka hangi moda markaları etik olmayan uygulamalarda bulunuyor?


Farkındalık, yüzeysel sürdürülebilirliğin ötesine geçmeyi gerektiriyor. Bu da sisteme meydan okumak anlamına geliyor; aşırı üretim ve özel fiyatlandırmaya dayanan geleneksellüks modanın sürdürülebilir olduğunu iddiasını sorgulamayı beraberinde getiriyor. Örneğin Gucci, karbon nötrlüğü ve sorumlu kaynak kullanımı taahhüdünde bulunarak önemli adımlar atmış olsa da sürekli tüketim üzerine kurulubir sektörün paradoksuyla karşı karşıya. Lüks markalar sürdürülebilirlik girişimlerini teşvik ederken, gerçek sorumluluğun sadece pazarlama jestleri değil, iş modelinde bir değişim gerektirdiği tatsız gerçeğiyle de yüzleşmeli.Buna karşın, Stella McCartney ve Gabriela Hearst gibi markalar modaya daha bütüncül bir yaklaşıma öncülük ediyor. McCartney, deri veya kürk kullanmayı reddederek, mantarderisi ve yenilenmiş kaşmir gibi çevre dostu malzemelerle yenilikler yaparak uzun süredir lükste sürdürülebilirliğinbir temsilcisi rolünde. Markası, modanın tasarımdan ödün vermeden etik ve lüks olabileceğini kanıtlamış durumda. Benzer şekilde, zanaatkâr işçiliği ve özenli kaynak kullanımıyla tanınan Gabriela Hearst’ün koleksiyonları da trendler yerine uzun ömürlülüğe ve hacim yerine değerlere öncelik veren bir felsefeye dayanıyor.



HIZLI MODADA KİMLİK KRİZİ


Yelpazenin diğer ucunda ise Zara ve H&M gibi markalarhızlı üretim döngüleri ve düşük maliyetli giysiler üzerine imparatorluklar kurarak kullan-at moda kültürünü teşvik ediyor. Bu şirketler “bilinçli” koleksiyonlar ve sürdürülebilirlik kampanyaları başlatmış olsalar da iş modellerinin büyük bir kısmı, sürdürülemez olmaya devam ediyor ve hızla çöplüklere giden milyonlarca giysi üretiliyor. Farkındalık bizi bu çabalara eleştirel bir gözle bakmaya ve bunların ileriye doğru atılmış gerçek adımlar mı, yoksa aşırı üretim ve israfın temel sorunlarını ele almadan çevresel kaygıları gidermeye yönelik yüzeysel bir girişim mi olduğunu sormaya davet ediyor.



GELECEĞE UZANAN BİR YOL: FARKINDALIK


Farkındalık markalarla başlamaz; bizimle başlar. Yaptığımızher alışveriş, içinde yaşamak istediğimiz dünya için bir oydur. Patagonia, modanın geleneksel tüketim modelinden radikalbir sapma yaparak “Bu Ceketi Satın Alma” kampanyasıyla müşterilerini kesinlikle gerekli olmadıkça yeni ürün satın almamaya teşvik etti. Sürekli daha fazlasına sahip olmak yerine, giysileri onarmaya ve yeniden kullanmaya yönelik bu değişim sadece bir iş stratejisi değil, aynı zamanda günümüz moda ortamında gerçek manada bilinçli olmanın ne anlama geldiğinin de bir ifadesi.Bu küresel öncülere ek olarak, Aslı Filinta gibi İstanbul merkezli tasarımcılar da Türkiye’de etik ve sürdürülebilir moda uygulamalarını savunarak ses getiriyor.


Tüketiciler için farkındalık, hızlı modadan kaçınmaktan veya etik markaları seçmekten daha fazlası anlamına geliyor; mesele kıyafetlerle olan ilişkimizi yeniden düşünmek. Geçici trendleri desteklemek mi istiyoruz, yoksa kişisel tarzlarımızı

ve değerlerimizi yansıtan parçalara yatırım yapmak mı?


Filinta, geleneksel Türk el işçiliğini yenilikçi sürdürülebilirlik uygulamalarıyla harmanlayarak etik modanın hem kültürel açıdan zengin hem de ileri görüşlü olabileceğini gösteriyor. Filinta’nın çalışmaları, yerel ve zanaatkâr yöntemlerin daha bilinçli modaya doğru küresel değişimde nasıl hayati birrol oynayabileceğinin bir kanıtı. Ayrıca, vintage ve ikinci el platformları, giysilerin atılmak yerine yeniden kullanıldığı, satıldığı ve değerlendirildiği döngüsel modaya yönelik artan talebi yansıtıyor. Tüketiciler için farkındalık, hızlı modadan kaçınmaktan veya etik markaları seçmekten daha fazlası anlamına geliyor;mesele kıyafetlerle olan ilişkimizi yeniden düşünmek. Geçici trendleri desteklemek mi istiyoruz, yoksa kişisel tarzlarımızıve değerlerimizi yansıtan parçalara yatırım yapmak mı? Nihayetinde, moda endüstrisini yeniden şekillendirme gücü bizde. Farkındalık, giysilerimizin üretiminden imhasına dek tüm yaşam döngüsünü göz önünde bulundurmayı gerektiriyor. Bu, satın aldığımız her parçanın, seçimlerimizle etkileyebileceğimiz daha büyük bir sistemin parçası olduğunu kabul etmekle alakalı. Bir dahaki alışverişinizde kendinize sorun: Gerçekten ne satın alıyorum? Bu giysi hangi dünyayı yansıtıyor?


Comments


bottom of page