Yaşam ne kadar zor olursa olsun bağlarımız bizi daha güçlü kılar. Arkanızda güvenebileceğiniz insanların desteği olduğunu bildiğinizde, “yalnız değilim” dersiniz. İşte bu bağ kutlamaya değer.
İngiltere’de 2018 yılında dönemin Başbakanı Theresa May, bir Yalnızlık Bakanlığı kurarak bu modern salgını sadece halk sağlığını değil, devleti de ilgilendiren bir sorun haline getirdi. Araştırmalara göre İngiliz yetişkinlerin %45’i kendini yalnız hissediyor. Bu neden önemli? Yalnızlık tehlikeli bir şey mi? Neden devletleri ilgilendiren bir sorun olarak görülüyor?
Bilim insanları yalnızlığın insana kaygı, depresyon, umutsuzluk, değersizlik ve kızgınlık gibi negatif yükler getirdiğini ve bunların da başka olumsuz sağlık sorunlarına neden olabileceğini söylüyor. Bir trend olmanın çok ötesinde olan mental sağlığın ekonomik yükü bir ülke GSYİH’sinin %4’üne kadar yükselebiliyor. Evet, insanların mutluluk düzeyi de ülkelerin ekonomisi üzerinde önemli bir etkiye sahip. Bu etkiyi açıklamak için günümüze bakalım. Teknolojinin yükselmesi ve inovasyonun artmasıyla beraber ekonomiler giderek daha fazla fikirler üzerine inşa ediliyor. Yenilik ve üretkenlik için kendini iyi hissetmek önemli. Buradan baktığımızda da ülke refahı ve rekabetçiliği açısından da vatandaşların nasıl hissettiği önemli hale geliyor. Herkesin kendini daha iyi hissetmek için yeni yollar araması “wellness” pazarını doğuruyor. Yani her spa ziyaretiniz, güzellik ürünü ya da takviye edici gıda alışverişiniz ya da yogaya gidişinizle bu pazara bir katkı sağlıyorsunuz. Peki bunun rakamsal değeri ne? Global Wellness Institute’e göre bu katkı 4,2 trilyon dolar. 2030’da ise 6,75 trilyon dolar olması bekleniyor. Âşık olduğunuz markalar gözünüzün önünden geçti mi?
İYİLİĞİN PEŞİNDE Neden daha “iyi” olmak için bu kadar para harcıyoruz? Basitçe söylemek gerekirse herkes iyi olmak ister. Ama gelin biz başka nedenler arayalım. Teknolojinin yaşamlarımıza kolaylık getirdiği bir gerçek; bizi daha yalnız hale getirdiği de. Şimdi sizden boş zamanlarınızda ne yaptığınızı düşünmenizi isteyeceğim. Uyumak, çalışmak, ev işleri, alışveriş, kişisel bakım, yemek yemek şart olanlar. Yirmi dört saatinizin kabaca 20’si gitti. 2022 verilerine göre global olarak sosyal medyada vakit geçirme süresi günde ortalama 2,5 saat. Bu matematiksel derinlikten çıkmak için sadece TikTok’u konuşmamız yeterli. Tüm sosyal medya şirketlerinin dinamiğini altüst etti ve rekabeti farklı bir boyuta taşıdı. Wall Street Journal’a göre, global kullanıcılar günlük olarak 17 milyon saat Reels izlerken, TikTok 200 milyon saat izleniyor. TikTok’un tek etkisi sosyal medya devlerine değil. Video izleme sürelerini o kadar kısalttı ki algı dünyamızda yıkıcı bir etkiye neden oluyor. Zaten kısa olan dikkat süresi artık daha da kısa hale geldi. Tüm bunları düşündüğümüzde, neler kaybettiğimize daha yakından bakmalıyız. Makro ölçekte baktığımızda, global riskler son yıllarda hiç olmadığı kadar yüksek. İklim krizi, sosyal bağlılık erozyonu, biyo-çeşitlilik kaybı gibi varoluşumuzu tehdit eden risklerle beraber, yaşam maliyetlerinin artması, global ekonomilerdeki durgunluk, jeopolitik gerilimler nedeniyle yaşamsal kalitemiz de tehdit altında. Bir de Covid-19 ve sonrasında yaşananların etkilerinden bahsetmeliyiz. İnsanlar eve kapandıklarında saydığımız kaygılar anormal bir yükseliş gösterdi. Bu yükselişin iş dünyasına yansıması ise YOLO (You Only Live Once) yani “sadece bir hayatın var” anlamına gelen bir trend oldu. İnsanlar hayatlarını sorgulamaya başladılar ve yaşamlarını daha anlamlı hale getirmek istediler. ABD’de Mart 2022’ye gelindiğinde 4,5 milyon kişi işini bırakmıştı. Sadece bir yere ait olmak istemeyen insanlar iş gücünde önemli değişimlere
neden oldu. Bu değişimin sonucunda “Büyük İstifa” (Great Resignation) dönemi başladı. Teknolojik gelişmelere baktığımızda da yapay zekâ insanlar için bir baskı unsuru haline geldi. Tüm bunları bir potaya koyduğumuzda karşımıza çok büyük bir soru çıkıyor. Bu yalnızlık ve yıkıcı değişim döngüsünde insani bağımızı kaybediyor olabilir miyiz? Bir yabancıya yüz yüze merhaba demektense mesaj atmanın daha kolay olduğu ve bir arkadaşınıza yüz yüzeyken iltifat etmektense hikayesine emoji gönderdiğimiz bir dönemdeyiz. Birbirimizle olan iletişimimizin değiştiğini görüyoruz. Her şeyden önce artık hayatlarımızı fiziki ve dijital olarak ikiye ayırıyoruz; çok yakında buna 3. bir boyut gelecek: sanal hayatlarımız. Teknoloji ne kadar ilerlerse ilerlesin bizler hala aynı güdülerle var oluyoruz. Sosyal bir varlık olduğumuz gerçeğini pandemi döneminde milyonlarca kez fark ettik. Kısacası, bağlantı kurmak mental dünyamız için çok önemli. İnsan bağlantısı, bir kişinin etrafındakilerle destekleyici ilişkiler kurduğunda yaşayabileceği yakınlık ve aidiyet duygusudur.
Aile, dostluklar, tanıdıklar, romantik ilişkiler, iş ilişkileri gibi bağları düşündüğümüzde oldukça geniş bir etki alanımız var. Bence günümüzdeki temel sorun bu etkinin yerini farklı eğilimlere bırakması. Nasıl hissettiğimiz gelecekte daha önemli olacak. “Mood” festivalleri düzenlenecek, ayrıca pazarlamada “Mood & Empathy Manager” (Ruh Hali ve Empati Yöneticisi) gibi yeni bir meslek alanı oluşacak. Geleceğin bir başka ilgi çekici mesleği de “Nostaljist” olacak. Nostaljistler, insanlar için anıları tekrar yaratacaklar. Sosyal bağlarımız bizim için bu formda olduğumuz sürece önemli olmaya devam edecek. Bu sayının teması olan kutlamayı sona saklamak istedim. Yaşam ne kadar zor olursa olsun bağlarımız bizi daha güçlü kılar. Arkanızda güvenebileceğiniz insanların desteği olduğunu bildiğinizde, “yalnız değilim” dersiniz. İşte bu bağ kutlamaya değer. Yükselen yeni dünyayı anlamaya çalışmak için her zamankinden daha çok enerji sarf etmeli ama aynı zamanda da değerlerimizi, yeteneklerimizi korumanın yeni yollarını da keşfetmeliyiz.
Son olarak nereden başlayacağını bilmeyenler için bazı ipuçları paylaşmak istiyorum.
1. Yakınınızdaki kâr amacı gütmeyen bir kuruluşta gönüllü olmayı düşünün. 2. Kitap kulübü veya yürüyüş grubu gibi düzenli olarak toplanan yerel bir gruba katılmayı düşünün. 3. Etkinlik planlarınızı iptal etmekten kaçının. 4. Daha fiziksel olmaya çalışın. 5. Soru sorun.
Hayatın zorluklarını aşmak için birbirimize ihtiyacımız var. 2023 planlarınıza, insani bağlarınızı nasıl güçlendirebileceğinizle ilgili en az 3 karar eklemeyi unutmayın.
Comentarios