Dünyanın milyarlarca yıllık ömründe çok ilginç bir yere geldik. World Wide Web’in mucidi Sir Tim Berners-Lee, geçtiğimiz günlerde internetin onun tasarladığı amaçların dışında kullanıldığını düşündüğünü söylese de bir keresinde geleceği şöyle tanımlamıştı: “Gelecek geçmişten çok daha ilginç ve güçlü olacak.” Peki, bu nasıl olacak? İşte o kısmı çözmemiz gerekiyor. Bunun için genel bağlamı anlamalıyız. Buraya nasıl geldik?
Birkaç satırda birkaç yüzyıllık bir yolculuğa çıkarak bu bağlamın çerçevesini çizelim. 1700’lü yıllarda başlayan değişim, 1800’lere gelindiğinde enerji ve elektronik alanındaki gelişmelerle birlikte bir devrim niteliği kazandı. Bu dönemin önemli özelliklerinden birisi de dünya nüfusunun milyarlara ulaşmasıydı. 1900’lü yıllarda dünyanın dışına çıkmayı başardık ve nükleer enerji hayatımıza girdi. 20. yüzyılın sonları bugünkü kırılımın temellerinin atıldığı yıllardı. Bugün olduğumuz yere gelebilmemiz için ise dünyadaki duvarların yıkılması gerekiyordu ve böylece globalleşme süreci başladı. Tanımına uygun olarak; ürünlerin, fikirlerin, kültürlerin ve dünya görüşlerinin alışverişinden doğan bir uluslararası bütünleşme dönemine girdik. Bilgisayar ve internet icat edildi. Teknoloji öne çıkmaya başladı. 2007’de iPhone devrimi ile birlikte dijital kavramı farklı bir boyut kazandı çünkü hemen ardından sosyal medya ile tanıştık. Yaratılan ekranlar için içerikler üretilmesi gerekti ve platformlar yükselmeye başladı. Ardından yapay zekâ, sanal gerçeklik, artırılmış gerçeklik gibi yeni teknolojiler ortaya çıkmaya başladı. Ancak bunlar o kadar mega trendler ki ilk yıllarında anlamamız pek mümkün olmadı. Geldiğimiz dönemde artık bu teknolojiler de boyut kazanıyor. Hayatımıza Web 3.0, Blockchain, DeFi, NFT, DAO, IoT, Digital Twin, Teleporting gibi yeni kavramlar giriyor.
Bu özette anlatmak istediğim şey şuydu: Her şey değişir, ama zamanla. Bir yere varabilmemiz için önce bir şeylerin olması gerekir. Dijital bir neden, sosyal medya bir sonuçtur mesela. Buraya kadar yaşananlar dünya için farklı dönemlerdi, buradan sonra yaşanacaklar ise insanlık için farklı anlamlar ifade edecek.
BİREY AÇISINDAN METAVERSE
Peki, Metaverse bu hikâyenin neresinde? Konuşmalarımda Metaverse’ün teknoloji, ticaret ve kullanıcı açısından ne anlama geldiğini anlatıyorum. Bu yazıda ise amacım tamamen kullanıcılara yani bireye odaklanmak. Ama öncesinde genel bir tanımlama yapalım. Metaverse, gerçek ile sanal gerçek karışımı bir yaşamı deneyimleyebileceğimiz platformların geneline verilen ad. Basitleştirmek için karşılaştırma yapalım: sosyal medya ile dijital profile sahip oluyorsunuz ve platformlar aracılığıyla kendinizi dijital ortamda görüntülü, sözlü ve sesli olarak ifade edebiliyorsunuz. Instagram’a “story atmak”, Twitter’da düşüncelerinizi “tweet’lemek” gibi. Bu mantıkla baktığımızda sosyal medya nasıl genel bir çatıyı ifade ediyorsa ve içerisinde yüzlerce şirket yer alıyorsa, Metaverse de aynı şekilde bir çatıyı ifade ediyor ve birçok şirket tarafından oluşturuluyor. Konuyu daha iyi anlamak isteyenlere Mark Zuckerberg’ün Connect 2021 sunumunu izlemelerini öneriyorum.
Metaverse’ün kimin için ne anlam ifade ettiğine bakalım. Teknoloji için Metaverse; “next big thing”, yani hep peşinde koşulan bir sonraki büyük şey ve internetin geleceği demek. Ticari açıdan bakarsak, trilyon dolarlık bir ekonomi ve liderlik fırsatı demek. Kullanıcı açısından baktığımızda ise genişletilmiş yaşamlar ve yeni kimlikler/ihtiyaçlar demek. Şimdi teknoloji dünyası bir sonraki büyük şeyini bulduğuna göre biz de kullanıcılar olarak yeni bir çabanın içerisine gireceğiz: Fiziksel yaşam ile sanal yaşamı birbirinden ayırma çabası. Bu çabayı anlamalıyız, çünkü insanlık için büyük bir mücadele başlıyor. Var olan haliyle insanlara, yani bireylere ne olacak?
Bireyler söz konusu olduğunda konuyu daha çok sosyolojik, psikolojik ve felsefi boyutundan ele almamız gerektiğini düşünüyorum. Bizi bekleyen şey, “Tamam 300-400 dolar verelim bir sanal başlık alalım, neyse o dünyanın içine girelim; toplantı yapalım, konsere gidelim, hatta NFT aracılığıyla alışveriş yapalım, sonra başlığı çıkaralım ve normal hayatımıza devam edelim” senaryosu değil. Gerçek benliğiniz yerine kendinizi bir avatar ile temsil etmek; yani kendini yeniden keşfetme anı. Metaverse işin görünen ve çoğumuza çekici gelen kısmı... Oysa aslında tüm kavramların ve sistemlerin yıkıcı bir şekilde değişmesinden bahsediyoruz.
BİR ŞEYLERİN BAŞINDA OLDUĞUMUZ KESİN. HENÜZ BİLMEDİĞİMİZ ŞEY İSE BİZİ BİR RÜYANIN MI YOKSA KÂBUSUN MU BEKLEDİĞİ...
GERÇEĞİ YENİDEN TANIMLAMAK
Gerçek nedir? İçinde bulunduğumuz yüzyılda bunu yeniden tanımlamamız gerekiyor. Terminolojik olarak bizi bekleyen yeni gerçekliklere bir bakalım. XR (Extended Reality) yani genişletilmiş gerçeklik, genişletilmiş gerçekliği oluşturan AR (Artificial Reality) yani artırılmış gerçeklik, AR ile gelen VR (Virtual Reality) yani sanal gerçeklik ve tüm bunları izleyen MR (Mixed Reality) yani karma gerçeklik. Asıl soru şu: Bu kadar farklı gerçeklik bir arada var olurken ve herkes kendi gerçekliğine sahip olduğunda dünya nasıl bir yer olacak?
Bu dünyanın normları o kadar yerleşmiş ki zihnimize, sanal zihinlere ulaşmak bizim için uzun bir yolculuk olacak. Görünüşe göre bu dünyanın kavramları peşimizi o kadar kolay bırakmayacak. Özgürlük, kimlik, vatandaşlık, etik, inanç gibi kavramlara ne olacak hiç düşününüz mü? Peki, kaygılarımız peşimizi bırakacak mı? “Güzel miyim, başarılı mıyım, çekici miyim, terfi edebilecek miyim?” Kaygılarımız yok oldu diyelim; yerine ne gelecek? Varoluş çabamız anlamlanacak mı? Yaşamlarımız neye benzeyecek? Yalnızlık çekecek miyiz? İlişkilerimiz, aile bağlarımız ne olacak?
Sorulacak çok fazla soru var. Bireysel olarak bu olayların akışını, nedenlerini ve sonuçlarını anladıktan sonra kendimizi geleceğe hazırlamalıyız. 2025 yılına kadar yeteneklerimizi yenilemeli ve geliştirmeliyiz. Buna “reskilling” adı veriliyor. Dünya Ekonomik Forumu bu konuda faydalı bilgiler barındırıyor. Bana göre en stratejik olan yeni yetenekler ise şunlar: Kendi kendine öğrenme, soyut düşünme, yaratıcılık, inovasyon, girişimcilik, dayanıklılık, esneklik. Gelecekte şirketler için değil, kendimiz için çalışacağız. Geleneksel olan her şeyle vedalaşmaya hazırlanmalıyız. Aksi taktirde gereksiz olma riskiyle yüzleşmemiz gerekecek.
GELECEĞİ ŞEKİLLENDİRME FIRSATI
Bugün konuşulan ve anlatılan her şey, popüler kültür ürünü oluşturacak malzemelerden ibaret. Metaverse ancak önümüzdeki 10 yıl içinde tam anlamıyla bir boyut kazanmış olacak, mevcut hali “early market” dediğimiz erken pazar, yani giriş seviyesinde. Her şey başlangıç ve oluşum aşamasında. Zaman içerisinde gelişecek ve hayati önem taşıyan farklı katmanlar var. Örneğin altyapı. Metaverse’ün gerektirdiği düşük gecikme ve yüksek veri aktarım hızlarına kavuşmamız için ülkemizde fiber altyapı, uydu haberleşme, veri merkezleri ve internet değişim noktaları konularında çalışmaların yoğunlaştırılması gerektiğini hatırlatmalıyız. Altyapıdan sonra en kritik konu da bu sanal evrenlerin yaratılabilmesi için yaratıcılara ve geliştiricilere (creators and developers) hiç olmadığı kadar ihtiyaç duyulması. Mark Zuckerberg de Connect 2021’de bunun altını çok kalın çizgilerle çiziyor.
Elimizde geleceği tasarlama ve şekillendirme fırsatı var. Bu aşamada her şey nasıl tasarlanırsa öyle gelişecek. Bunun öneminin farkında olmalıyız. Zuckerberg daha fazla yaratıcı ve geliştiriciye ihtiyacımız olduğunu söylemekte haklı; bana göre de daha fazla hayal kuran ve yenilik yapan kişilere ihtiyacımız var. Bununla birlikte teknolojiyle insan arasındaki bağı korumamız gerekiyor. Yani sosyal bilimler gelecekte çok daha değerli hale gelecek. Özellikle sosyolog, antropolog, psikolog ve filozoflar kendilerini hazırlamalı. Teknoloji filozofları yukarıda sorduğumuz sorulara yanıt vermeye çoktan başlamış olabilir bile. Unutmamız gereken bir nokta da Metavers’ün hukuki boyutu. Bu anlamda da hazırlıklar yapılmalı. Yeni bir toplumsal sözleşme mi yapılacak? Haklarımız ne olacak? Her şey gibi hukuk da yeniden tanımlanacak.
Bu dönemde özellikle öncülere ve yenilikçilere çok büyük işler düşüyor. Biz kendi adımıza, oluşan bu yeni ihtiyaçlara şirketimizin ürün ve hizmetleriyle yanıt veriyoruz. Özellikle yükselen yeni dünya için hem kurumsal hem de bireysel anlamda stratejiler belirlemek şart. Bireylerin kendilerini yeniden keşif anında marka ve girişimlerin de nerede yer alacaklarını keşfetmesi şart.
Şimdi siz söyleyin; gelecek geçmişten çok daha ilginç ve güçlü olacak diyen Sir Tim Berners-Lee haksız mı?
Commentaires