Geçmişin Star Işığını Geri Getirmek
- Harika Uygur
- 11 dakika önce
- 3 dakikada okunur
Yıldız olmak; yani geniş kitlelerce tanınan, ilgi gören ve hayranlık uyandıran biri haline gelmek, yalnızca doğuştan gelen yetenekle açıklanamaz. Bu aynı zamanda karizma, doğru stratejiler ve zamanlama ile de ilgili. Yıldızlar, sadece başarılı performanslarıyla değil, aynı zamanda kendilerine özgü bir ışıkla insanları kendilerine çeken bir enerjiye sahipler. Ancak “star” olmanın bir bedeli de var. Göz önünde olmak, sürekli değerlendirilmek, kıyaslanmak, zaman zaman değersiz hatta yetersiz hissettirilmek, özel hayatının sınırlanması ve belki de kendini başkalarının beklentilerine göre şekillendirmek zorunda kalmak gibi. Bu yüzden bazı oyuncular “star” olmayı hedeflerken, bazıları sadece iyi bir oyuncu olmayı ve geri planda kalarak sanatı ön planda tutmayı tercih ediyor. Bu noktada Gülriz Sururi’nin bir cümlesi kulaklarımızda çınlar: “Bazı starlar sadece ikinci üçüncü derecede kendilerine verilen rollerin başrolleridir.” 1950, 1960ve 1970’lerin yıldızlarıyla günümüz yıldızlarını kıyasladığımızda, en büyük farklardan biri star olmanın koşullarının ve sürdürülebilirliğinin değişmiş olması.

Eskiden yıldızlar daha gizemliydi. Seyirci onları filmlerle tanırdı, özel hayatlarına ulaşmak zordu. Günümüzde ise sosyal medya sayesinde 'starlar' sürekli göz önünde. Bu, onları daha ulaşılabilir kılıyor ama aynı zamanda büyülerini azaltabiliyor.
GİZEM VE ULAŞILABİLİRLİK
Eskiden yıldızlar daha gizemliydi. Örneğin, Audrey Hepburn, Marilyn Monroe, Marlon Brando, Clark Gable ya da Paul Newman gibi isimler, sadece yetenekleriyle değil, aynı zamanda hayatlarının bilinmeyen yönleriyle de ilgi çekerlerdi. Seyirci onları filmlerle tanırdı, özel hayatlarına ulaşmak zordu. Günümüzde ise sosyal medya sayesinde “starlar” sürekli göz önünde. Bu, onları daha ulaşılabilir kılıyor ama aynı zamanda büyülerini azaltabiliyor. Geçmişle günümüz arasındaki bir diğer fark da şu: 1950-70 arasında Hollywood’da “star sistemi” hakimdi. Stüdyolar, bir oyuncuyu baştan yaratır, onlara özel bir imaj biçer ve kariyerlerini dikkatle yönetirdi. Günümüzde ise oyuncular kendi markalarını yaratmak zorunda. Sosyal medya yönetimi, doğru projeleri seçme ve bireysel pazarlama gibi konular tamamen oyuncunun ve ekibinin kontrolünde.
Eski yıldızlar zamansız ikonlar haline geldi. Bugün hâlâ Audrey Hepburn’ün stili, Marlon Brando’nun oyunculuğu ya da Sophia Loren’in duruşu konuşuluyor. Günümüzde ise yeni yüzler hızla parlayıp sönebiliyor. Bunun en büyük sebebi içerik tüketim hızının artması ve sürekli yeni projelerin gelmesi. Eskiden bir film yıllarca konuşulurdu, şimdi haftalar içinde unutulabiliyor.
YETENEK Mİ ÇOK YÖNLÜLÜK MÜ?
Önceki dönemlerde star olmak için büyük bir oyunculuk yeteneği ve ekrana yakışan bir karizma gerekiyordu. Günümüzde ise oyuncuların sadece iyi oynaması yetmiyor; sosyal medyada aktif olmaları, trendleri takip etmeleri, bazen şarkı söylemeleri veya moda dünyasında yer almaları bekleniyor. Zendaya, Timothée Chalamet, Margot Robbie gibi isimler, yalnızca oyunculuklarıyla değil, aynı zamanda markalarla iş birlikleri ve sosyal medya varlıklarıyla da öne çıkıyorlar. Yani, eski yıldızlar daha gizemli ve kalıcı, yeni yıldızlar ise daha ulaşılabilir ve çok yönlü. Ama her dönemin kendi büyüsü var. Ben bu dönemin starı olsaydım, eski dönem star ışıltısına geri dönmek için aşağıdaki birkaç temel unsura dikkat ederdim.
Gizemi geri getirmek: Eskiden yıldızlar hakkında her şeyi bilmiyorduk. Bugün ise sosyal medya sayesinde oyuncuların ne yediğini, nerede tatil yaptığını, hangi marka çantayı tercih ettiğini anında öğrenebiliyoruz. Bu, onların sıradan insanlardan farkını azaltıyor. Eğer bir oyuncu gerçekten star ışığını korumak istiyorsa, özel hayatı biraz daha gizemli tutmalı ve sürekli ulaşılabilir olmaktan kaçınmalı.
Zamansız bir imaj yaratmak: Audrey Hepburn, Marlon Brando, Sophia Loren gibi isimler sadece yetenekleriyle değil, kendilerine özgü tarzlarıyla da hatırlanıyor. Bugünün yıldızlarının da kendi benzersiz imajlarını yaratmaları ve ona sadık kalmaları gerekiyor. Sadece trendlere uyum sağlamak yerine, kendi trendinizi yaratmak önemli.
Derinlik ve sanatsal değer: Eski dönem yıldızları, sırf popüler olmak için değil, gerçekten sanata katkı sunan projelerde yer aldıkları için unutulmaz oldular. Günümüz oyuncuları da sosyal medya popülaritesinden çok, kalıcı ve etkileyici roller seçmeye odaklanmalı. Daniel Day-Lewis gibi isimler bu yüzden hâlâ büyük bir saygı görüyor.
Geçmişte Audrey Hepburn, Marilyn Monroe, Marlon Brando gibi isimler, sadece yetenekleriyle değil, aynı zamanda hayatlarının bilinmeyen yönleriyle de ilgi çekerlerdi.
Ekranda ve gerçek hayatta karizma:
Bir oyuncunun star olabilmesi için sadece iyi oynaması yetmez; doğal bir çekiciliğe ve varlık hissine sahip olması gerekir. Cary Grant ya da Grace Kelly gibi isimlerin duruşları bile onları özel kılıyordu. Günümüzde bu tür bir karizma eğitimi almak, beden dilini güçlendirmek ve sahne duruşunu geliştirmek önemli olabilir.
Kalıcı projeler ve doğru seçimler:
Bugün birçok oyuncu, popüler dizilerde ve filmlerde oynuyor ama bir süre sonra unutuluyor. Bunun sebebi, zamansız ve güçlü projelerde yer almamaları. Eğer bir oyuncu gerçekten eski star ışığını geri getirmek istiyorsa, sadece ticari başarıya değil, sanatsal değeri olan yapımlara da yönelmeli. Al Pacino, Meryl Streep ve Cate Blanchett gibi isimler bu yüzden hâlâ büyük bir saygı görüyor.
Sosyal medyayı kontrollü kullanmak:
Sosyal medyadan tamamen uzak durmak belki gerçekçi değil ama onu stratejik ve sınırlı kullanmak önemli. Cate Blanchett ve Joaquin Phoenix gibi isimler sosyal medyada çok aktif değil ama yine de büyük ilgi görüyorlar. Az ama öz paylaşım yapmak, bir starlık stratejisi olabilir.
Kısacası, eski star ışığını geri getirmek için gizem, sanatsal derinlik, zamansız bir imaj ve doğru projeler seçmek gerekiyor.
コメント