top of page
Yazarın fotoğrafıMagnet Quarterly

Cercis X Magnet Quarterly: Deniz Işın


Hayatınızı garanti altına aldığınız bir kariyer, elinizde de kimya diplomanız varken oyuncu olmaya nasıl karar verdiniz? Bugün geriye dönüp baktığınızda o karar verilen gün ile ilgili ne hissediyorsunuz?


Hayatımı garanti altına almıştım diyemem ama o süreçlerde garantici bir yol çizmeye çalıştığım doğru. Kimya mühendisliğini de çok severek okudum. Gelecek planım yüksek lisansımı yaparken kafamda oldukça netti. O süreçte de eğlenmek için internette ufak videolar çekmeye başlamıştım.Eskiden oldukça utangaç bir çocuk olduğum için videoların sevilmesi beni hem çok şaşırttı hem de özgüvenimi yerine getirdi.  Üç arkadaş ‘hadi tiyatro kursuna gidelim’ dedik. Sonraları sahnenin tozunu yutunca benim için hobi olmaktan çıktı. Fakat oyunculuk yapmaya karar vermek bir nevi kafamda planını çizdiğim bütün hayatımı değiştirmek demekti, küçük adımlarla o yola doğru ilerledim.


İstanbul’a taşınmakla başladı sürecim. Bir sene özel sektörde mühendis olarak çalıştım. Fakat gerçekten insan içini bir kere serbest bırakınca hayat boyu kaçamıyor bundan. Aynı anda tiyatro yapmaya devam ettiğim sırada bir sabah saat 6’da fabrikaya gitmek için uyandım. İstemediğim bir rutinin içinde çok mutsuzken “İnsan mutsuzluktan ölebilir!” dedim kendi kendime. O günden sonra hayatımdaki en köklü değişimi yapmaya karar verdim.


Dönüp baktığımda cesur davranıp 25 yaşında aldığım her bir riskle gurur duyuyorum. O sabah en net uyanışlarımdan biriydi diyebilirim.



Ölüler İçin Yaşam Kılavuzu’nda bir seri katili canlandırdınız. Filmle nasıl bir bağ kurduğunuzdan bahseder misiniz?


Prova sürecimiz bu açıdan fazlasıyla meşakkatli ve uzun sürdü. Zira Deniz karakterini doğru anlayabilmek adına çok hassastım. Sürekli yönetmenimizden şunları öğrenmeye çalışıyordum; bu kadın rahat, tek niyeti öldürmek ve haz almak…

Hem rahat olup hem maskülen olmamak bir kadın için zor. O sınırı bulmaya çalıştım. Kadınlar birçok açıdan kısıtlandığı için rahat olduklarında ‘’erkek gibi oldu’’ deniyor ya, bu kadının da cinayet işlerken kadınlığıyla ilgili hiçbir ipucu görmüyoruz. Kadın olduğunu, baktığımız için görebiliriz ancak. Hatta yönetmenimin söylediği bir şey vardı. Libidosunu cinayetten izleyebildiğimiz, şahit olabildiğimiz bir karakter Deniz. O yüzden hep bir sınırım vardı. Böyle oturmayayım, maskülen olmamalıyım ama feminenlikle de erkekleri ağıma düşürmüyorum. Benim için büyük bir meydan okuma oldu. Güçlü bir kadın olduğunu, onu tanıyan erkekler biliyor ve ondan çekiniyorlar. Fakat yeni tanıştığı erkekler, “kadın” diye üstten bakıyor. O zaman kendisine öyle davranıldığı için anlık intikamlarını alıyor. Deniz karakterini, bir kadın olarak ülkede ve dünyada kısıtlanan “kadınlık” kimliğiyle bağdaştırmamak mümkün değil.


Kadınlara yapıştırılan yargılardan sıyrıldığını söyleyebiliriz. Bu da aslında karakterin öç alma yöntemi. Bir isyan var burada. Günümüzde ne kadar bastırılmışlığımız varsa Deniz’i izleyerek tatmin olabiliriz gibi geliyor bana. Deniz ile bağım oldukça kuvvetli yani.

Bundan sonra oyuncu kimliğinize ne katmak ve onu nasıl rollerle tanıştırmak istiyorsunuz?


Oynadığım karakterlerde kendimle ilgili öğrendiğim ve fark ettiğim çok şey oluyor. Bu karakter bunu yapmaz” klişesiyle değil, “bu karakter bunu nasıl yapar?” sorusuyla hareket ettim hep. Böylelikle her farklı işte heyecanlı bir serüven ve öğretici bir tecrübeye açıyorum kapılarımı. Mesleğimin getirdiği arayışları çok seviyorum. Tipolojik olarak bu kızdan bu rol/karakter çıkmaz denilen ne kadar karakter varsa yaşamak istiyorum. Her zaman söylediğim şey; bu oyunculukla ilgili.


Kendinizden kaçtığınız oluyor mu? Böyle bir ihtiyaç duyduğunuzda nereye gidersiniz?


İnsanın, kendinden asla kaçamayacağı gerçeği bu soruyla tekrar yüzüme vurdu. Bazen yastıktan başınızı kaldırasınız gelmez ve bu hiç sorun değil. Ben aslında akışta kalmayı seviyorum. O günün ne getireceği -her saatiniz planlı olsa bile- belli değil. Bu durum kaçmak istediğim zamanlarda bile beni ufaktan umutlandırıyor.  Ben de herkes gibi kendimden bunalıyorum. Neyse ki bunun için işe yarayan yöntemlerim var. Yalnızken şarkı söylemeyi ve dans etmeyi çok seviyorum. Aynanın karşısına geçip saatlerce kulağımda müzikle klip çekebilirim. :) Eğer bu depresif bir kaçışsa, kısa bile olsa sessiz ve sakin bir tatile ihtiyacım oluyor genelde. Tatil dediğim 2-3 gün bir yerlere gitmek gibi. İnsan kendini dinlemek zorunda kaldığında kaçtığı şeylere çözüm de bulabiliyor. Ailemle zaman geçirmek de bana ergenlik yıllarımdan farklı olarak artık çok huzur veriyor. İnsan bazen özgürce çocuk olabildiği yere sığınmalı. Sevgi benim için çok önemli. Hem kendimize hem de etrafımıza duyabildiğimiz sevgi... Kendimizden kaçmak yerine onu dinlemeye çalışmalıyız. Herkes herkesi sevmek zorunda değil ama fırsatı varsa sevdiklerinin yanında olmayı seçmeli. En başta da kendinin.


Giyinmek sizin için uzun ve meşakkatli mi hızlı ve konforlu mu?


Geceden düşünmeye başlasam da son anda fikir değiştiren, meşakkatli bir yol izliyorum. Genellikle konforlu giyinmeyi tercih ederim. Hatta sete pijamayla gittiğimi düşünen arkadaşlarım da olmuştur. :) Her zaman ilk önceliğim, o anda beni rahat hissettiren şeyi giymek oluyor. Özendiğim zamanlarda seçim süresi uzayabiliyor ama günün sonunda en rahat bulduğum kıyafetin içinde kendimi güzel hissedebiliyorum.


Stilinizin en sevdiğiniz yönü hangisi?


Çabasız olması sanırım. Çevremden de duymuştum bunu.“Sanki hiç çaba harcamadan, üstüne bir şeyler geçirmişsin ama hepsi kendiliğinden birbirine uyuvermiş” diye. :) Bir de yine ve yine söylüyorum, “rahatlık” olmazsa olmazım. Rahat hissettiğimden dolayı bir tarzım varmış gibi görünüyor. Çok da uyumlu parçalar kullandığımı düşünmüyorum :)

Comments


bottom of page