top of page

Birbirine İlham Veren Ustalar BALENCIAGA & GIVENCHY

Yazarın fotoğrafı: Almıla AydemirAlmıla Aydemir

Stil ve zevk tamamen öznel kavramlar. İşte tam da bu nedenle birinin şaheser olduğunu iddia ettiği bir tasarımı başka birinin başarısızlık olarak görmesi moda dünyasında sıklıkla yaşanan fikir ayrılıklarından. Sanatın çeşitli alanları söz konusu olduğunda, sanatçıların eserleri arasında karşılaştırma yapmamak zor olabilir. Modanın ve kıyafetlerin güzelliği ise işte tam bu noktada kendini gösteriyor. Çünkü kıyafetler, kişisel tarz ve tercihin bir ifadesi ve dolayısıyla oldukça bireysel. Moda endüstrisi; rekabet, karşılaştırma hikâyeleri ve hatta ömür boyu süren kan davalarıyla dolu bir dünya. Benzerlikleri bir kez fark ettiğinizde görmezden gelmek imkânsız hale gelse de önyargıları bir kenara bırakıp bir hikâyenin peşine düştüğünüzde keşfedecekleriniz sizi gerçekten şaşırtabiliyor.



Terzilikten “couture”e

Terzilikten başlayıp “couturist” olmaya uzanan yolda da benzer bir süreci gözlemlemek mümkün. Christian Dior’un “Hepimizin ustası” diye bahsettiği, Coco Chanel’in ise “Kelimenin doğru anlamıyla tek couturist o’dur.” dediği Cristóbal Balenciaga, terzilik yapan annesinin yanında çokça vakit geçirdi ve 12 yaşında başka bir terzinin yanında çıraklık yaparak işin inceliklerini öğrenmeye başladı. O zamanlar yaşadığı küçük İspanyol kasabasının soyluları, bu yetenekli ellerin müşterisi ve sponsoru olarak onu Madrid’e eğitim alması için yolladılar. Balenciaga, moda tarihinde sadece kendi ellerini kullanarak yaratmanın yanı sıra, aynı zamanda sanatını simgeleyen tasarımları modelleyen, kesen ve diken birkaç modacıdan biridir. Benim de kişisel favorim olan Balenciaga, o döneme göre olağanüstü yenilikçi ve cesur tarzı ve kullandığı sıra dışı kesimlerle, 1937’de Paris modasının merkez üssünde ilk modaevini açtığı günden itibaren en itibarlı tasarımcılardan biri oldu. Balenciaga’nın eşsiz siluetleri ve kusursuz mimari kesimleri, çağının ötesinde ve benzersizdi.



Birbirini tamamlayan stiller

Balenciaga’nın adımlarını sıkı bir şekilde takip eden genç tasarımcı Hubert de Givenchy, henüz 17 yaşında genç bir tasarımcıyken idolüyle birlikte çalışma umuduyla kolunun altındaki çizimleriyle Paris’e giden trene bindi. Modaevinin kapısından girdiğinde ise beyefendinin kimseyle görüşmediği cevabını aldı. İkili, Givenchy 1953’te New York’ta kendi modaevini açana kadar da bir araya gelemeyecekti. O noktadan sonra Balenciaga, genç Hubert’i kanatlarının altına aldı ve ikili tasarım konseptlerini paylaşıp fikir alışverişi yaparak sürekli bir iş arkadaşlığı kurdular. Bunun sonucu olarak da birbirini takip eden ya da belki de tamamlayan stilleri moda dünyasına kazandırdılar. Çoğu zaman koleksiyonları ortak gibi yorumlansa da stillerindeki farklılık barizdi. Benzer bir estetik algısıyla çalıştıkları inkâr edilemezdi ve bu o dönemlerde pek çok karşılaştırmayı da beraberinde getirdi fakat Givenchy, Balenciaga’dan ilham aldığını hiçbir zaman gizlemedi.


Ustanın ustası

“Tek couturist” ve “hepimizin ustası” Balenciaga Paris’e taşınmadan önce, henüz kariyerinin başlarındayken ona da ilham veren bir isim olmuştu elbette... Kesim ve drapajda çığır açan becerileriyle tanınan Fransız moda tasarımcısı Madeleine Vionnet, 1920 ve 30’ların imzası verev kesim kumaşların kullanımında öncüydü. Balenciaga çoğu zaman Paris’ten, üzerinde çalışıp müşterileri için kopyalayabileceği ya da ilham olarak kullanabileceği Vionnet tasarımlarını getirirdi. İkili, 1920’de San Sebastián’da tanıştı ve Vionnet, genç Cristóbal’la arkadaş olup ona yaratması için cesaret veren isim oldu. Vionnet’nin 1975 yılındaki vefatına kadar yakınlıkları devam etti. Hatta artık oldukça yaşlı ve hasta olan Vionnet, minyatür bebekler üzerinde yaptığı minik tasarımları, arkadaşına bir faydası olması dileğiyle Balenciaga’ya gönderdi. Vionnet, Balenciaga’nın bir jenerasyon üstündeydi ve ona, tıpkı onun daha sonraları Givenchy’ye rehberlik ettiği gibi yol gösterdi ve mentorluk yaptı. Bu açıdan bakıldığında bu iki zaman çizgisi benzerlik gösteriyor; Balenciaga, Vionnet ile kariyerinin başlarında tanıştı, Givenchy de Balenciaga ile... Balenciaga kesim ve siluetle ilgili Vionnet’ten öğrendiklerini kendi eşsiz tasarımlarına aktardı; Givenchy de aynısını Balenciaga’dan öğrenerek yaptı.


Ben her ne kadar Balenciaga’nın renk ve kumaş kullanımına, minimal stiline ve yarattığı her parçayı özüne indirgemesine bayılsam da Givenchy’nin de benzer bir yaklaşımla onun sert köşelerini yumuşatıp eğlenceli hale getirmesini dâhice buluyorum. Bu iki adam hiçbir zaman rakip değildi; tam tersine hep müttefik oldular. Hubert, Cristóbal’a hayrandı ve onu gerçekten ustası olarak gördü. Cristóbal, Hubert’i büyük bir potansiyele ve heyecan verici yeni fikirlere sahip bir tasarımcı olarak tanıttı ve birçok ticari sırrını onunla paylaştı. Her iki tasarımcı da benzerlikleri ve farklılıklarıyla moda dünyasına damgasını vurdu. Sonuçta bugün ne Balenciaga ne de Givenchy, dünyada en çok beğenilen tasarımcı unvanına sahip değil. Elbette bu sizin şahsi favorinizi seçmenize engel değil. Modanın güzelliği de bu.

Comments


bottom of page