Dünya Otomobilsiz Kentler Günü her yıl 22 Eylül’de kutlanan ve ekolojik dengenin iyileştirilmesi amacıyla bilinçli olarak özel araba kullanımından vazgeçmeyi hedefleyerek karbon salımının en aza indirilmeye çalışıldığı bir gündür. Türkiye’de bu güne dikkat çekmek ve farkındalık yaratmak amacıyla çevreci ulaşım alternatifi Hop, yaşadığımız şehrin keyfini sürmek için arabalara ihtiyacımız olmadığının farkına vararak Aslıhan Malbora ile İstanbul’u bir de Hop ile keşfe çıktık.
1. Kısa zamanda oyunculuk kariyerinize başarılı pek çok dizi ve film sığdırdınız. Bir role nasıl hazırlanıyorsunuz? Genelde takip ettiğiniz bir süreciniz var mı?
Sete çıkmadan önce uzun bir hazırlık sürecimiz oluyor. Bu süreçte karakterin bütün katmanlarıyla yönetmeninden senaristine konuyla alakalı, işin ehli ekip arkadaşlarımızla sürekli fikir alışverişinde bulunuyoruz. Zihnimizde her şey şekillendikten sonra gerisi yaratıcılık, emek ve yetenek. Ben her zaman 3. gözün fikrine kıymet veririm. Bu yüzden fikir aşamasını tamamladıktan sonra oyuncu koçu ile çalışmak, hazırlanma sürecimdeki adımlarımdır.
2. Şu anda hangi projeler üzerinde çalışıyorsunuz? Sizi özellikle heyecanlandıran bir karakter var mı?
Yaz sezonunda “Etkileyici”nin ikinci sezonunu çekip tamamladık. Yazımın biraz yoğun ve yorucu geçmesine sebep oldu. Fakat şahane bir iş çıkacağını düşünüyorum. Şu anda Ay Yapım da yeni başlayacak bir gençlik projesinde yer alıyorum. Sete çıkalı 3 hafta oldu. Oldukça keyifli geçiyor. İzlemek için sabırsızlandığım bir iş oldu. Koton markası ile de keyifli bir yolculuğa çıktık, çok güzel bir koleksiyon oldu. Ayrıca sete çıkmasını beklediğim benim için bambaşka bir tecrübe olacak bir film anlaşmam var.
3. Birbirinden farklı platformda dizi ve filmlerin artık çok daha hızlı tüketilir olması sizce sinema sektörünü nasıl etkiledi?
Hızlı tüketim yeni dünyanın başta gelen hastalıklarından. Tüketim hızı ne kadar artarsa üretim kalitesinin o kadar azaldığını düşünüyorum. Bu ürün ne olursa olsun geçerli bir matematik. Fakat hiçbir durum ve olay sadece iyi ya da kötü olamaz. Film sektöründeki bu hızlı tüketim bize bir kesimin çabasız işler sunmasına sebep olurken bir kesimin de bu döngüyü kırmak ve daha kalıcı olmak adına yenilikçi ve üzerinde emek harcanmış işler yapmasını sağladığına inanıyorum.
4. İklim krizi sebebiyle doğa için sürdürülebilir çözümler bulmak ve kişisel alışkanlıklarımızda birtakım değişiklikler yapmak son dönemlerde sıkça gündemde. Size göre film endüstrisi bu alanda ne gibi çözümler sundu/sunuyor?
Sinema izleyen üzerinde etki bırakan bir sanattır. Sinema hiçbir zaman gündemden, siyasetten, ideolojiden uzak kalmamıştır. Bugün pek çoğumuzun farkındalığı iklim krizlerine hastalıklara, doğal felaketlere döndüğü için sinema da insanlığı, yaşadığı ve yaşaması muhtemel olan olayları, felaketleri muhtelif aralıklarla filmleştiriyor. Şimdilik film sektörünün maalesef yegane tavrı bu gözlemlediğim kadarıyla.
5. Siz sürdürülebilir bir dünya için kişisel hayatınızda ne gibi değişiklikler yapıyorsunuz?
Öncelikle bu konuya olan farkındalığımı ve etik algımı üst düzeyde tutmaya çalışıyorum. Bu dünya bana ait değil ve sonraki nesillere elimden geldiğince tahribatsız teslim etmek başlıca görevlerimden, görevlerimizden. Yapacağımız ufacık değişikliklerle bile öylesine katkı sağlayabiliriz ki. Mesela mail kutumuzdaki gereksiz mailleri temizlemek bile sürdürülebilirliği katkı sağlıyormuş. Edindiğim bilgiye göre veri toplama merkezleri yüksek miktarda elektrik üretiyor ve mail başına 0.3 gram karbon salınımı oluyor. Plastiksiz bir yaşam, az enerji tüketimi, tek kullanımlık ürün kullanımını azaltma, su ve kağıt tüketimini azaltma uzun süredir yaptığım şeyler. Vegan değilim fakat hayvancılık da en büyük sera gazı kaynaklarından olduğu için elimden geldiğince et tüketmemeye ve vegan ürünler kullanmaya çalışıyorum. Aynı zamanda kimyasal içermeyen ürünler hem doğa hem de sağlık dostu.
6. Ekosistem üzerinde artan baskıları azaltmak, doğal zenginlikleri koruyup gelecek nesillere katkıda bulunmak için özellikle son dönemlerde birçok önemli çevreci etkinlik düzenleniyor. Bunlardan biri de her yıl 22 Eylül’de kutlanan Dünya Otomobilsiz Kentler Günü. Otomobilsiz bir yaşamın mümkün olduğunu kanıtlayan bu günde de hava ve gürültü kirliliğine neden olan arabalar bırakılıyor ve mikromobilite araçları gibi çevreci ulaşım alternatifleri teşvik ediliyor. Böylelikle sürdürülebilir kentsel ulaşım destekleniyor. Şehrin keyfinin doyasıya sürüldüğü bu özel güne dair sizin nasıl planlarınız var?
Ulaşım araçlarında büyük oranda fosil yakıt kullanılıyor. Bu yüzden elimden geldiğince toplu taşıma araçlarını kullanmaya çalışıyorum ya da yürüyebileceğim bir mesafeyse öncelikle yürümeyi tercih ediyorum. Çevreci hareketleri ve otomobilsiz bir hayatı her zaman destekliyorum.
7. Şehirlerin insanlara göre değil otomobillere göre tasarlanmasının yarattığı problemlere dikkat çekmek isteyen Hop, Dünya Otomobilsiz Kentler Günü’nü kutlayarak farkındalığı artırmayı hedefliyor. Sizin mikromobiliteye ve çevreci ulaşım alternatiflerine yönelik bakış açınız nedir?
Söylediğim gibi gidebileceğim yerlere yakın mesafeyse yürümeyi tercih ediyorum. Anadolu Yakası’nda yaşadığım için pek çok yere bisiklet ya da scooter ile gitmek de oldukça konforlu oluyor. Bunun dışında bir yere araçla gideceksem de araç sayısını minimuma indirmek için genellikle arkadaşlarımla beraber yola çıkmayı tercih ediyoruz. Mikromobilite sistemi birçok kirliliğe karşı çıkmakla beraber keyifli bir yolculuk şansı da sunuyor.
8. Daha önce hiç scooter kullanmamış birine Dünya Otomobilsiz Kentler Günü için araba yerine scooter tercih etmesi adına nasıl bir tavsiyede bulunurdunuz?
Öncelikle herkesin iklim krizi ve sebepleri, yenilenebilir ve yenilenemez enerjiler ve de sürdürülebilirlik hakkında daha bilinçli hale gelmesini diliyorum. Bu konuyla ilgili donanım sahibi olan her bir bireyin elinden geldiğince çabalayıp tercihlerini ona göre şekillendireceklerine eminim.
Commentaires