top of page

ASLA YALNIZ YÜRÜMEYECEKSİN: DÜNYA SİNEMASINDAN 7 KUİR FİLM

Onur ayı sona ermişken gökkuşağı bayraklarının özgürce dalgalandığı günlere duyulan özlem boğazımızda bir ukde olarak kaldı. Yine de tüm neşesi bitmemiş, yarına olan umudunu besleyen ve aşktan usanmayan herkes için bir gökkuşağı listesi sunmak ve partiyi devam ettirmek hala keyifli. Haziranı geride bırakıp sıcak temmuzu selamladığımız bugünlerde sizi ağlatsa da güldürse de ister sırayla ister tek nefeste bu gökkuşağının tüm renkleriyle tekrar selamlaşmaya hazır olun.


SEBASTIANE. 1976



Derek Jarman ve Paul Humfres'in eşcinsel sinemanın kült eseri Sebastiane filmi, bir komutanının cinsel yaklaşımlarını reddettiği için şehit olan Aziz Sebastian'ın ayrıntılı bir hikayesini sunuyor. O sürgün edildiği hiçbir yere ait olmayan çöl ile deniz arasındaki kayalıklarda tanrısını ararken film homoerotizmin tüm sınırlarını çatırdatarak ilerliyor. MS 303 yılında geçen film bedensel olan her şeyi cinselleştirmesiyle 70’li yıllar için bile büyük bir cesaret örneği sergiliyor ve yetersiz kostümlerine rağmen erkek bedenini ustalıkla şekilden şekle sokarak ikna edici bir performansa imza atıyor. Oscar Wilde’ın artık Tuncel Kurtiz’in sesi olmadan düşünemediğimiz “Oysa herkes öldürür sevdiğini… Korkaklar öpücük ile öldürür, yürekliler kılıç darbeleriyle.” dizesini anımsatan idam sahnesiyle de Sebastiane’i tüm zamanların en büyük gay ikonu haline getiriyor.


MALA NOCHE. 1985


Walt Curtis’in aynı adlı otobiyografik çalışmasından uyarlanan, Gus Van Sant'ın “Mala Noche” filmi Portland'ın kenar mahallelerinden birinde çalışan Walt’ın yasadışı Meksikalı bir göçmen olan Johnny'e karşı duyduğu karşılıksız ilginin hikayesi. Bu tüm yaratıcıları için ayrı kişisel öğeler içeren film, karşılıksız aşkın, reddedilmenin ve hayal kırıklığının da şehvete dahil olduğunun en büyük örneği. 16 MM ve siyah beyaz çekilmiş bu film tam bir Amerikan bağımsız klasiği.



HIGH ART. 1998


“High Art” aynı anda hem aşk hem kayıp hem de sanat üzerine zamansız bir parça. On yıl önce ünlü bir fotoğrafçı olan Lucy ile bir derginin yardımcı editörü olarak çalışan Syd’in tanıştıkları ilk andan itibaren birbirlerine çekildikleri hikaye; geçmişi, şimdiyi ve geleceği başarılı bir örüntüyle katmanlıyor. Lisa Cholodenko'nun bu ilk uzun metrajı iki kadının aşkını konu alan her karesi sahici, nefes kesici ve tüm zamanların en iyi kuir filmi.









CONTRACORRIENTE. 2009


Miguel ve Mariela’nın çocukları doğmak üzeredir ancak Miguel, yakışıklı bir ressam olan Santiago ile gizlice bir ilişki yaşamaktadır. Santiago bir tekne kazasında öldüğünde, hayaleti Miguel'i ziyaret ederek cesedini bulmasını ve düzgün bir cenaze töreni yapmasını ister; bu da Miguel'in homofobik köylülere karşı gizli ilişkisini ifşa etme riski taşır. Peru’nun küçük bir kasabasında homofobi, toplum baskısı, farklı olanı dışlamaya dair enfes bir hikaye olan Javier Fuentes-León’un filmi telaşsız bir seyir deneyimi vadediyor.





GERONTOPHILIA. 2013


Bruce La Bruce’un biri genç biri ölümü kucaklamaya hazırlanan iki yetişkinin macera dolu hikayesini anlattığı bu romantik komedi izlerken seyircisini birçok ahlaki ikilemde bırakıyor. Birini sevmek için her şeyin kusursuz bir uyum göstermesi gerçekten de gerekli mi ve her şeye yaş dahil mi? Filmin utanç verici bir amatörlüğü de barındıran tekniğinde çiğ ve eksik kalmış çok şey olsa da Bruce La Bruce zor bir soru soruyor: Herkesin kabul ettiği aşk ile böylesi tartışmalı bir ikilinin kendi rızalarıyla yaşadığı aşk gerçekten farklı mı?




SALVATİON ARMY. 2014


Faslı yönetmen Abdellah Taia’nın ilk yönetmenlik denemesi olan ve kendi otobiyografisinden yola çıkarak çektiği “Salvation Army” Arap – Afrika coğrafyasında 15 yaşındaki bir gencin boğazına takılı kalmış olan arzuyla büyümesinin melankolik öyküsü. Draması, kendisini anlamak veya ifade etmek için tek bir cümle bile kurmayan Abdellah’ın sessizliğinde yatan film seyircini geniş bir Fas klanına yerleştirip onu bu hikayeye asla ortak etmiyor.





FIRE ISLAND. 2022


Fire Island, Jane Austen’in kült romanı “Gurur ve Önyargı”nın gay bir uyarlaması. Yönetmen Andrew Ahn’ın heteronormatif standartların ve ideallerin derinden kök saldığı bu hikayeyi bir grup gay arkadaşı çevreleyen samimi bir hikayeye dönüştürmesi de inanılmaz eğlenceli. Filmin merkezinde yer alan eşcinsel Asyalıların görünmezlik mücadelesi ve seks hayatlarının küçük ayrıntılarına ilişkin sohbetler kadar karakterlerin bu dünyanın tüm ideal koşullarını karşılamaya çalışması hikayenin sorgulanmasına neden olsa da Joel Kim Booster güçlü bir performansa imza atmış.

Yorumlar


bottom of page